NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ ح
و حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
عَنْ
سُهَيْلِ
بْنِ أَبِي
صَالِحٍ عَنْ
أَبِيهِ عَنْ
أَبِي هُرَيْرَةَ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ إِذَا
سَمِعْتَ
وَقَالَ مُوسَى
إِذَا قَالَ
الرَّجُلُ
هَلَكَ النَّاسُ
فَهُوَ
أَهْلَكُهُمْ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
قَالَ
مَالِكٌ
إِذَا قَالَ
ذَلِكَ
تَحَزُّنًا
لِمَا يَرَى
فِي النَّاسِ
يَعْنِي فِي
أَمْرِ
دِينِهِمْ
فَلَا أَرَى
بِهِ بَأْسًا
وَإِذَا
قَالَ ذَلِكَ
عُجْبًا
بِنَفْسِهِ
وَتَصَاغُرًا
لِلنَّاسِ
فَهُوَ
الْمَكْرُوهُ
الَّذِي
نُهِيَ
عَنْهُ
Hz. Ebu Hureyre'den
(rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur:
"Bir adamı: 'Artık
insanlar helak oldular' derken işittiğinde... (bil ki) onların en çok helakte
olanı o adamdır."
Musa (İbn İsmail ise bu cümleyi) şöyle rivayet etti: "Bir
adam: 'Artık insanlar helak oldular' dedi mi (bil ki) insanların en çok helak
olanı o adamdır."
Ebu Davud dedi ki: (Bu hadisi hocam
el-Ka'nebî'ye rivayet eden) Mâlik bu konuda şöyle
dedi: İnsan bu sözü halkın dinî işlerindeki (gevsek) durumunu görüp de
üzüldüğünden dolayı söyleyecek olursa, ben bunda bir sakınca görmem, kendini
beğenip de başkalarını küçümseyerek bu sözü söylüyorsa o zaman bu yasaklanmış
olan çirkin bir sözden başka birşey değildir.
İzah:
Müslim, birr; Muvatta, kelâm; Ahmed b. Hanbel, 11-272, 342,
465, 517.
Metinde geçen "ehlek" kelimesini ism-i tafdil olarak «ehlekü" şeklinde okumak mümkün olduğu gibi fiil-i mazi
olarak "ehleke" şeklinde okumak da caizdir.
"Ehlekü" şeklinde okunduğu zaman -ki biz
tercümemizi buna göre yaptık- bu kelime "en çok helak olan" anlamına
gelir.
Bu birinci okunuş
şekline göre "insanlar artık helak oldular" diyen kimse insanların en
çok helak olanıdır" demek olur. Çünkü böyle diyen kimsenin insanların
helak oldukları hükmüne varması onların kusurlarını ve ayıplarını teker teker araştırması neticesinde olmuştur. Gerçekte, insanlar,
kusurlarından ve ayıplarından dolayı kendilerini cehennemlik olmaya, ve dolayısıyla
manen helak olmaya arz etmiş olsalar bile, onların bu durumu insanların
ayıplarını teker teker araştırıp da onların
kesinlikle cehennemlik olduklarını söylemek kadar tehlikeli değildir. Çünkü bu
sözü söyleyen kimse önce kulların kusurlarını araştırmakla sonra da Allah'ın
onlara nasıl muamele yapacağını bilmediği halde Allah adına kesin bir hüküm
vermekle ve bu hükmü verirken de onları küçük görüp kendini beğenmekle, kendini
daha büyük bir tehlikeye atmıştır.
Söz konusu kelime
fiil-i mazi olarak "ehleke" şeklinde
okunduğu zaman ise "helak etti" anlamına gelir ve bu okunuş şekline
göre; "İnsanlar helak oldu diyen kimse insanları helak etmiştir"
demek olur. Bir başka ifadeyle aslında Allah onları hiç de helak etmiş
değildir. Fakat bu sözü söyleyen kimse kendi karanlık ve ümitsiz dünyasında,
kendi düşünce ve arzularına göre insanları helake mahkûm etmiştir. Oysa Allah,
onları mahkûm ettiğini açıklamadığı için gerçek onun verdiği hükmün tam
tersine olabilir.
Fakat Allah'ın
vasıflarını açıkladığı ve helak olacaklarını bildirdiği insanları şahıs belirtmeden
mücerred vasıflarıyla açıklayarak insanları uyarmak
böyle değildir. Tersine bu iş, Allah'ın kullarına yüklediği bir görevdir.
Söz konusu kelime böyle
fiil-i mazi olarak okunduğu zaman bu kelimenin yer aldığı cümleden şöyle bir
mana anlaşılır: "İnsanlar artık helak olmuşlardır, diyen kimse insanların
Allah'ın rahmetine karşı olan ümitlerini kırdığı ve onları ümitsizliğe düşürüp
ibâdete karşı olan ilgilerini kestiği için onları cehenneme sürüklemiş ve helak
etmiştir."
Nitekim musannif Ebû Davud'un da açıkladığı gibi
bu hadisin râvilerinden Malik de bu görüştedir.